9 Ağustos 2015 Pazar

Batının ahlaksızlığı


Çocuklu hayata geçince insan şehir yaşamına dair daha önce hiç farketmediği birçok ayrıntıyı görmeye başlıyor. Ve biz bu yeni hayata burada (ingiltere’de) geçtik. Dolayısıyla alıştığım standartlar da aslında oldukça medeni bir seviyede belirlenmiş oldu. 
Çünkü burası ,sadece çocuklulara değil, engelli ve yaşlılara da sosyal hayata katılabilmeleri için maksimum imkan sunan bir ülke. Öyle ki bindiğimiz otobüs durakta ineceğimiz zaman kaldırımla aynı seviyeye geliyor, yürüdüğümüz bütün kaldırımların rampalı bir iniş noktası mutlaka var, puseti öyle paldır küldür atlatmak gerekmiyor, bu rampalar bütün mimarı yapılar için de geçerli. Ve asansörler, hemen hemen her yerde asansör var diyebilirim. Heryerde alt değiştirme üniteleri var, çoğunlukla ayrı bir oda olarak, değilse de hem kadın,hem de erkek tuvaletlerinde. Çünkü babalar da çocukların altını değiştirebilirler! :)

Şimdi bütün bunlar devlet babanın yaptıkları (ya da sevgili kraliçenin yaptıkları diyelim). Bir de bunları kullanan insan evlatları var.  Daha pusetle o yöne doğru yürüdüğümde trafik ışığı olmayan bir yaya geçidinde zink diye duran şoförler var mesela. 

Bir de Londra’da metroyu kullananlar! 
Onlar bambaşka, onları anlatmak,onlara şiirler yazmak gerek :) Çünkü her seferinde çok yardımcı oluyorlar. 150 yıllık metronun her durağında asansör yok maalesef. Yürüyen merdiven bütün duraklarda var ama bütün o durakların bir kısmı da düz merdiven , yürümeyeninden. Üstelik bazıları çok basamaklı! Tam hadi bakalım taşı simdi pusetine kral gibi kurulmuş oğlunu diyerek ,kendisini merdivenlerden indirmeye ya da çıkarmaya her yeltenmemde ,ilk basamakta hoop puset havalanıyor. Mutlaka bir insan evladı çıkıp yardım ediyor. Hatta iki arkadaş,iki puset gezdiğimizde bile bir cengaver iksini birden taşımaya yeltenebiliyor. Ben de her seferinde nasıl teşekkür edeceğimi bilemez halde eziliyorum bu kibarlık karşısında.


Niye eziliyorum? Ben olsam yapmaz mıyım? Yaparım elbet, yapıyorum da. Ama alışmamışlık işte! 

Çünkü aynı çocuk,aynı pusetle memlekete tatile gelişimizde durum şöyle gerçekleşiyor. 
Pırıl pırıl yapılmış metro durakları, marmaray duraklarında asansörler var, hatta bir basamak dahi inip/çıkmak zorunda olmadığınız yolları var ,zaten heryer yürüyen merdiven. Fakat asansörlerin onu hep kuyruk! Kuyruklar da şöyle ilerliyor ; sağlıklı,genellikle genç ve orta yaşlı,acelesi olan yetişkinler, arkalarında yaşlılar,koltuk değnekliler,pusetliler,tekerlekli sandalyedekiler vs. Bu arkadaki grup genellikle aceleci sağlıklı yetişkinler kadar hızlı olamadıklarından hep arkada kalıyorlar. Ve bu durum o kadar kanıksanmış durumda ki,genellikle 2. turda sıra onlara geliyor. Öne geçenlerin arkalarına bakmama gibi bir alışkanlıkları var. Arkadakilerin de seslerini çıkarmama gibi huyları. 



Arsız bir vatandaş, batının ahlaksızlığını almış bir gurbetçi olarak bu duruma bulduğum çözümü sizinle paylaşmak için ettim bi torba lafı. Belki birbirimize birarada yaşamayı öğretiriz diye.

Asansöre doğru ilerlediniz, 

1) Asansörü kullanma hakkım var mı diye düşünülür. Hayır işten yorgun çıkmış olmanız bu hakkı vermiyor maalesef, siz yürüyen merdivende sağda durarak çıkan gruba dahil olabilirsiniz. Hayır aceleniz olması da bu hakkı vermez, siz de yürüyen merdivende soldan yürüyen gruba dahil olabilirsiniz. 
2) Asansörü kullanmak üzere sıraya girilir. Tabii ilk maddeyi hiçe sayıp gelenler olmuştur/olacaktır. Bu durumda kibarca izin istenir. “E biz de binecektik,bekliyoduk” bakışlarına aldırılmaz çünkü siz öncelik sahibisinizdir. Mümkünse arkalarda kalmış ve sesini çıkarmamış diğer öncelik sahibi insanları da yanınıza gelmeleri için “diğerlerinden” yolu açmalarını rica edebilirsiniz. 
3) Bir şekilde size sıra verilmemiş, herkes doluştuğu ve siz anca yetişebildiğiniz için kapı kapanmadan kimse inip size yer vermemişse, kapı kapanmadan çocuğunuza (yenıdoğan bile olsa bunu yapın) “Dur evladım bu amcaların/teyzelerin acelesi var bi çıksınlar bize de sıra gelecek elbet!” tadında yüksek sesli bir uyarıda bulunabilirsiniz. Olmaz ya belki bir alınan çıkar!

Birgün, belki birgün , biz de birbirimizin kibarlığından ezilecek hale geliriz! 


6 Ağustos 2015 Perşembe

Meme ,meme, hoop meme!

Hazır memlekette emzirme meselesi yine yeniden hortlamışken, memeli bir yazı da ben yazayım da bloga geri döneyim.
Tam 19 ay emzirdim,çok şükür. Doğum yapana kadar her memesi olanın açıp şakir şakır rahatça emzirdiğini sanan ben, menüde ne kadar problem varsa hepsinden biraz yaşadım ve biraz afalladım. Zaten prematüre doğan bebeğimin çenesi titreye titreye ememesinden tutun da, mastitler, sağmalar, yetmemeler vs. Çok zor oldu, çok ağladım, çok uğraştım. Hiç istemedim ama mama takviyesi yaptım. Bunu yaparken kendimle,eşimle ve gerekli gereksiz herkesle savaş verdim. Kimisi yap dedi kimisi yapma.

Bir anne emzirmeye başladığı andan itibaren ,diğer birçok şeyde olduğu gibi , herkes karışır. Bunun ülkesi,kültürü yok!
Öyle tutma,böyle yapma,onu yeme bunu ye,sütun yetiyor mu?,şu saatte emzirme,gak dese emzir guk dese emzir,sadece anne sütü ver! , sütün yetiyor mu?,mama ver doymuyor, gece emzirme, emzirerek uyutma, daha çok emzir rahat uyur,  sütün az mı acaba? , burda emzirme erkek var, tuvalette emzirme odamız var (kokulu ve çok hijyenik!) , yeter ne çok tuttun memede, sütün yetiyor mu?, zartzurt çayı iç iyi gelirmiş, e kaç aylık oldu hala mı emiyo, sütün yetiyor mu?, emziriyosun ondan gece uyanıyor,anne sütü şart daha çok emzir,hep emzir!

Çeneniz kopsun ulan! Bırakalı 5 ay oldu hala atamadım bu lafları kafamdan.
Herkese inat direndim, tam 19 ay emzirerek uyuttum, hayır gece uyanmadan uyuyordu, evet sütüm yetmedi ama soranların hiçbiri de al biraz da burdan ver demedi. Elle müdehale de gördüm, çok daha ilginç teklifler de! Otobüs durağı dahil heryerde emzirdim.Bir laf eden olmadı, bazen keşke olsa da cevap versem dediğim de oldu, içten içe temiz bi kavga edesim vardı demek.

Benden sonra etrafımda doğum yapan çok arkadaşım da oldu. Kimisi gürül gürül emziriyor, kimisi direk mama verdi. Kimseye de ,onlar birşey sormadıkları sürece, ağzımı açıp şöyle yap/yapma demedim. Çok zor olmadı, sadece ağzımı kapalı tuttum. İki dudağımı birbirine yapıştırdım yani. Ha ağzımı açınca da annesi sensin ,elbette en iyisini sen bilirsin, içinden nasıl geliyorsa doğru odur diyebildim. Çok zor olmadı, valla!

Emzirme gruplarına gittim. O zaman anladım ki, birçok kadın emzirirken ucundan kıyısından ,ya da sürekli sıkıntı yaşıyor. Hemcinslerinden destek bu dönemde en büyük nimet. “Sadece anne sütü,olsen de mama yok” militanlarına rağmen çok iyi geldi o gruplara katılmak.

Öyle böyle 19 ay hem midesi,hem ruhu beslendi oğlumun. Sahneyi ineklere ve keçilere bıraktım. Ben de bu ineklik halinin bitişini çok özlediğim  biralarla,şaraplarla kutladım. Zor işti, bitti.

Bütün emzirenlere birer kulak tıkacı yazıyorum, en yakın eczaneden temin ediniz!