20 Ağustos 2014 Çarşamba

buraya bir kuş konmuş




Önce "buraya bir kuş konmuş"un ingilizcesini dinledim.
Yavru köpeklerden (puppy) biri markete gidiyor, biri evde kalıyor,biri biftek yiyor,birinin tabağı boş,biri de hani benim dondurmam diye ağlıyordu. 
Bizimkini düşündüm ; kuş avcumuza sığınmışken biz onu tutuyor,temizliyor,pişiriyor, yiyor ve en küçük kardeşimize ayırmıyorduk! 

Hiç hoşuma gitmedi bu durum ve değiştirdim hemen! 

Buraya bir kuş konmuş,
Hava çok soğukmuş,
Bu , kuşu içeri almış,
Bu , ona yemek vermiş,
Bu , banyo yaptırmış,
Bu , onla oyun oynamış,
Bu da hani bana,hani bana demiş!

:)

Sevgiler! 


14 Ağustos 2014 Perşembe

Eller havaya!



Tam bir hafta sonra bugün anneliğimin birinci yıldönümünü kutluyor olacağım! 
Çok zor,çok güzel,rüya gibi ve çok hızla geçti bir sene. 
Gün içinde yorgunluktan delirecek kıvama da gelsem ,akşam uyuduğunda resimlerine bakıp dinlendim. Öyle bir delilik işte. 

Doğum öncesi ve sonrası çok okumaya çalıştım,çocuk yetiştirme üzerine, ekoller üzerine. Sonra da kendi ekolümü buldum ; öyle herşeyi kafana takmayan ebeveynlik ekolü. 

Bu geçen bir senede 2 ev taşıma (biri 6. aylıkken ,biri de önümüzdeki ay olacak) ,bir kısa mesafe (ingiltere-türkiye) ,bir uzun mesafe (ingiltere-kanada) yolculuk, birkaç ateşli hastalık yaşadık. 
Bütün bunlardan öğrendiğim tek şey şu oldu; ben ne kadar sakin ve rahatsam ,oğlum da o kadar mutlu! 

O halde ;
-uyku düzeni bozulacak diye gitmek istediğimiz yerden,yapmak istediğimiz tatilden kaçınmayacaktık. 
-bütün hafta çok bunaldığım için haftasonu dışarda vakit geçirmekten ,ona hazır yemek vermek zorunda kalacağımız için vazgeçmeyecektik,
-zaten erken doğduğu ve gelişiminin zamanı takvime her zaman uymayabildiği için her haltı google'a sormayacaktık (bunu biraz ihlal etmiş olabilirim, anayım ben ana! :) ) sorsak da uykularımızı kaçırmayacaktık (uyudum, kesin bilgi!)
-yerlere dökülmesin ,yeni temizlik yapılan evim kirlenmesin diye kendi kendine yemeyi öğretmekten geri durmayacaktık, 
- ya yemek yerken boğulursa, ya emeklerken kafasını çarparsa, ya yüzme dersinde çok şu yutarsa diye olumsuzlukları düşünüp onu engellemeyecektik.

Gururla söyleyebilirim ki, ilk çocuğumuz olmasına rağmen bunları çok büyük ölçüde uyguladık. 
Ve bu bir seneyi hepimiz mutlu geçirdik.

Yapmak istediğim fakat yapamadığım bir konu ise uyku eğitimi oldu. Evet çok yoruluyorum,bazen zıvanadan çıkıyoruz ikimiz de ,sonra oh ne güzel de sarıldım diyip koyuyorum yatağına. Eh bugünler de geçecek, beni yanında,odasında bile istemeyecek. Bu da böyle oluversin! 

Evimiz çoğunlukla kirli,çocuğumuz zaman zaman hazır yemek yedi, hatta anne sütüne destek olarak mama verdik/veriyoruz, kafasını kaç kere bir yerlere tosladı saymadım!
Yazarın burada anlatmak istediği ; mutlu ebeveyn = mutlu bebek.

E kutlu olsun o zaman, hobarey!

30 Haziran 2014 Pazartesi

Utopya


Dün, bir yandan ütü yapıp bir yandan tv izlerken bir belgesele takıldım. Yunusların doğumu ile ilgili.
Doğumdan sonra belgeselleri eskisi gibi izleyemez olduğumu farkettim. "ah kuzum nasıl emiyor bak, yavrum nasıl da güzel yüzüyor" gibi tepkilerle izleyebiliyorum bazen! Hatta anne yunuslarla empati bile mümkün :)

Birşey dikkatimi çekti orda, yunuslar doğumdan sonra göç ederlerken (aslında göç yolunda hamile kalıp doğuruyorlar) diğer yeni doğum yapmış anne ve bebek yunuslarla birarada yüzüyorlarmış bir süre. Hem bebeklerle birlikte ilgileniyorlar, hem de tehlikelere karşı korumaları daha kolay oluyormuş.

Biz 34. haftada beklenmedik doğumdan sonra tam 12 gün hastanede kaldık. Ve buranın kuralları gereği özel odada (tek kişilik) bile kalıyor olsan yanında refakatçı kalamıyor. Sadece baba sabah 9dan akşam 9a kadar kalabiliyor. Onun dışında gelecek kişiler için de ziyaretçi saatleri belli. 
Bu ilk başta beni oldukça korkutmuştu. Neyse ki doğum sabah erken saatte olduğu için o gün akşam 9a kadar birlikteydik üçümüz. Ama sonra o an geldi ve kaldık oğlumla baş başa. Odamızda paravanlarla ayrılabilen bir bölümdeydik ve diğer bölümlerde 3 yatak daha vardı. 

Bir odada 4 anne ,4 erken doğmuş bebek. Ve böyle birkaç oda daha. Bir de yenıdoğan yoğun bakım odası. Bir emzirme odası ve bir mutfak. Onlarca hemşire,ebe ve doktor.
İşte 12 günümüz bu ortamda geçti. 

Oradan çıkmak için can atıyor, çıkmazsam delirecekmişim gibi geliyordu son günlerde fakat sonradan sakin kafayla düşününce o günlerin bize ne büyük yararı olduğunu anladım. Keşke diyorum şimdi, her anne böyle bir "anne kampı" bulabilse. 
Öncelikle herşeyi işinin ehli insanlar öğretiyorlar, nasıl tutmalısın,nasıl emzirmeli,sütünü nasıl sağmalısın,altını nasıl değiştirmelisin,pişik oldu ne yapmalısın,kakası,ağlaması,uykusu vs. Herşey! Ve evet öncesinde eğitim de alabilirsiniz fakat kendi çocuğunuzla doğum sonrası bunu pratik ederken yanınızda hep bilirkişilerin olması çok ayrı. Üstelik ay ay üşüdü,yok terledi,bak aç kaldı,sütün mu gelmedi diye tepende kimse paniklemiyor. Eve geldiğimizde bakımını sanki 5. çocuğummuş gibi güvenle ve bilinçle yapabiliyordum. 

Aklına birşey takılınca (ki yeni bir annenin aklına ilk zamanlarda çok şey takılır! :), endişe ettiğin her an çağırıyorsun bir ebe/hemşire mutlaka geliyor. İstemezsen rahatsız eden de yok. Gece mama saati geldiğinde gelip uyandırmak için nöbet tutuyorlar ,böylece ne anne ne baba (ki o evde totoyu dönüp uyuyor zaten :) ) uykusunu alamadan geçirmiyorlar ilk günleri. 

Bir de işin psikolojik boyutu var tabii. Evet orası hastaneydi,evin temizliği,rahatlığı,yemekleri yoktu maalesef. Eşler,arkadaşlar sürekli yanımızda da değildi. Fakat bizi en iyi anlayacak kişiler oradaydı. Erken doğum yapmış başka anneler! 
Ne eşler,ne aileler,ne yakın zamanda doğum yapmış arkadaşlar! En iyi onlar anlardı halimi. Orada resmen üniversitedeki yurt sohbetlerine dönmüştüm. Bebeleri uyutup çene çalıyorduk ,gülüşüp bişeyler yiyor,bebeleri nasıl büyüteceğimizi hayal ediyorduk. 
12 günlük tanışıklık yıllara bedeldi bunu biliyordum,hala görüştüğümüz o iki arkadaşımla, yıllar sonra da görüşeceğimizi tahmin ediyorum.

Demem o ki, keşke bebeler aceleci olmayıp bizi korkutmasalar ve hastanelere gerek kalmasa ama her anne böyle bir ortamı yaşayabilse ilk birkaç hafta,mümkünse ev ortamında. 

Çünkü kadınlar yarışmayıp,birbirlerine destek olduklarında dünya çok daha güzel!

Kim bilir, belki bir gün?

30 Mayıs 2014 Cuma

GEZİ'Yİ UNUTMA!




Geçen sene bu vakitlerde, benim karnım kocaman olmuş,içeriden tekmeler yerken, kendi annelerinin yanındaydı aramızdan ayrılan canlar. 
Ben ilk defa bu kadar çok üzülmüştüm uzakta olduğumuza. 
8 Haziran'da Gezi'ye ancak turist gibi gidebilmiş, oraları gördükten sonra , bu olanlara tanıklık edenlere daha çok imrenerek bakmıştım. Resmen kıskanıyordum. 
Elimden birşey gelmezdi,oğlumu düşünmek zorundaydım. 

Sonra başka oğulları düşündüm, düşündük hep beraber. Arkalarından ağladık. Ama birileri gözünü bile kırpmadı işte! 
Geçen sene bu vakitlerde,onların da evlerinde aynı şeyler konuşuluyordu. 

Son bir yıldır üzerinde en çok kafa yorduğumuz konu çocuk yetiştirmekti elbet. Dönüp dolaşıp aynı düşünce takılıyor kafama işte! 
Kucağımda ne anlatırsam onu dinleyen,ne söylersem ona inanan bir insan yavrusu. 

Gün gelecek ya hakkını aramak için bir ağaca sarılacak,ya onun alnına nisan alacak,ya da insanları öldüren memurlarını alkışlayacak! Biri olacak elbet bu oğullardan. 

O büyüyene kadar bütün bu olanları anlatmak, ona insan olmayı,vicdanlı olmayı, hak aramayı öğretmek de bizim boynumuzun borcu olacak. 

Yaşananları,gidenleri unutmadan, öğrendiklerimizi bizden sonrakilere öğreterek büyüyecek ,gün gelecek adam olacağız!


21 Ocak 2014 Salı

Bırak dağınık kalsın!

Bugün minik mucize tam 5 aylık oldu! 

Evet zaman delice hızlı geçerken, minicik hatta çok minicik oğlumuz artık hepten kol ağrıtır bir hale geldi. 

Bu 5 ay geçerken ne yaptım diye düşündüm bugün. Oğlumu öptüm,kokladım,sarılıp uyudum,onunla konuştum,beraber gülüştük,uzun yürüyüşler yaptık uyusun 
diye.

Ne yapmadım peki? 

Pek fazla temizlik,ütü,yemek yapmadım mesela :) Ütüler iyice birikene , tozlar birlik olup gezinmeye başlayana kadar bekledim! 


Ne pasaklıyım di mi?  Evet! ama birşey söyleyeyim mi? Çoook mutluyum!

Çünkü gelecekler diye toz alacağım misafirler bana bu günlerimi bir daha veremeyecekler. Ne güzel uyuyor ,ben de yanına kıvrılsam dediğim an ütüye koşmadım,yanına kıvrılıverdim. Ütüyü de fırsat bulunca yaptım. 

Bunları yazıyorum çünkü bugünlerini harıl harıl herşeye yetmeye çalışarak geçiren,kendini heba eden çok anne var. Gitmezsek ayıp olur diye düşünüp gelen misafirleri için,yine ayıp olmasın diye temizlik yapıp pasta börek hazırlamaya çalışan anneler var evet! 

Neyse  işte tam da bu durumla ilgili ufak bir rehber hazırladım sizlere. Çok basit! 

Önce doğum yapan kişiyle yakınlığınızı derecelendirin. Bunu yapmak için şunu düşünün; o kişi sizin yoldayım,sana geliyorum diye arasaydı üstünüzdeki pijamayı çıkarıp ,etrafı toparlamaya başlar mıydınız?

-Cevabınız evet ise ; hiç darlamayın insanları,hastanede ziyaretine gidin en fazla ya da arayın,mesaj atın, aklımdasın ama sen müsait olunca haber et öyle gelelim diyin.

-Cevabınız hayır ise; durmayın yemek yapıp götürün. Giderken alınacak ne var diye sorun. Gittiğinizde de bebek sevmeye dalmayın,daha çok seversiniz, önce onlar hasret gidersin. Siz o arada yardım edin. Ne olursa olsun önce anne-babaya sorun ne yapılmasını istediklerini. Evle ya da bebekle ilgili ,onlar neyi nasıl istiyorlarsa öyle yapın.

Sonra da fazla uzatmadan onları yalnız bırakın. Özellikle ilk 3 ay bunu uygulayın. Unutmadan, özellikle ilk zamanlarda bebekli eve giderken ağır parfüm kullanmayın,mümkünse hiç parfüm kullanmayın. Bebekler bu kokulardan rahatsız olurlar. Hasta gibiyseniz,en ufak bir şüpheniz varsa gitmeyin,erteleyin. 

Gelelim yeni anne-babalara; siz de cengaverlik etmeyin, her işi beceririm yiğitliğine kalkışmayın ve bugünlerinizin tadını çıkarın. Yakınlarınızın yardım taleplerini geri çevirmeyin, istemediğiniz misafiri de zorla ağırlamayın. Bırakın ayıp olsun! Bu günler geri gelmeyecek.

Çok temiz,düzenli bir eviniz olabiilir ama evi süpüreyim derken bebeğinizin ilk agusunu duymamış olabilirsiniz. 

Bırakın biraz da dağınık kalsın!