30 Haziran 2014 Pazartesi

Utopya


Dün, bir yandan ütü yapıp bir yandan tv izlerken bir belgesele takıldım. Yunusların doğumu ile ilgili.
Doğumdan sonra belgeselleri eskisi gibi izleyemez olduğumu farkettim. "ah kuzum nasıl emiyor bak, yavrum nasıl da güzel yüzüyor" gibi tepkilerle izleyebiliyorum bazen! Hatta anne yunuslarla empati bile mümkün :)

Birşey dikkatimi çekti orda, yunuslar doğumdan sonra göç ederlerken (aslında göç yolunda hamile kalıp doğuruyorlar) diğer yeni doğum yapmış anne ve bebek yunuslarla birarada yüzüyorlarmış bir süre. Hem bebeklerle birlikte ilgileniyorlar, hem de tehlikelere karşı korumaları daha kolay oluyormuş.

Biz 34. haftada beklenmedik doğumdan sonra tam 12 gün hastanede kaldık. Ve buranın kuralları gereği özel odada (tek kişilik) bile kalıyor olsan yanında refakatçı kalamıyor. Sadece baba sabah 9dan akşam 9a kadar kalabiliyor. Onun dışında gelecek kişiler için de ziyaretçi saatleri belli. 
Bu ilk başta beni oldukça korkutmuştu. Neyse ki doğum sabah erken saatte olduğu için o gün akşam 9a kadar birlikteydik üçümüz. Ama sonra o an geldi ve kaldık oğlumla baş başa. Odamızda paravanlarla ayrılabilen bir bölümdeydik ve diğer bölümlerde 3 yatak daha vardı. 

Bir odada 4 anne ,4 erken doğmuş bebek. Ve böyle birkaç oda daha. Bir de yenıdoğan yoğun bakım odası. Bir emzirme odası ve bir mutfak. Onlarca hemşire,ebe ve doktor.
İşte 12 günümüz bu ortamda geçti. 

Oradan çıkmak için can atıyor, çıkmazsam delirecekmişim gibi geliyordu son günlerde fakat sonradan sakin kafayla düşününce o günlerin bize ne büyük yararı olduğunu anladım. Keşke diyorum şimdi, her anne böyle bir "anne kampı" bulabilse. 
Öncelikle herşeyi işinin ehli insanlar öğretiyorlar, nasıl tutmalısın,nasıl emzirmeli,sütünü nasıl sağmalısın,altını nasıl değiştirmelisin,pişik oldu ne yapmalısın,kakası,ağlaması,uykusu vs. Herşey! Ve evet öncesinde eğitim de alabilirsiniz fakat kendi çocuğunuzla doğum sonrası bunu pratik ederken yanınızda hep bilirkişilerin olması çok ayrı. Üstelik ay ay üşüdü,yok terledi,bak aç kaldı,sütün mu gelmedi diye tepende kimse paniklemiyor. Eve geldiğimizde bakımını sanki 5. çocuğummuş gibi güvenle ve bilinçle yapabiliyordum. 

Aklına birşey takılınca (ki yeni bir annenin aklına ilk zamanlarda çok şey takılır! :), endişe ettiğin her an çağırıyorsun bir ebe/hemşire mutlaka geliyor. İstemezsen rahatsız eden de yok. Gece mama saati geldiğinde gelip uyandırmak için nöbet tutuyorlar ,böylece ne anne ne baba (ki o evde totoyu dönüp uyuyor zaten :) ) uykusunu alamadan geçirmiyorlar ilk günleri. 

Bir de işin psikolojik boyutu var tabii. Evet orası hastaneydi,evin temizliği,rahatlığı,yemekleri yoktu maalesef. Eşler,arkadaşlar sürekli yanımızda da değildi. Fakat bizi en iyi anlayacak kişiler oradaydı. Erken doğum yapmış başka anneler! 
Ne eşler,ne aileler,ne yakın zamanda doğum yapmış arkadaşlar! En iyi onlar anlardı halimi. Orada resmen üniversitedeki yurt sohbetlerine dönmüştüm. Bebeleri uyutup çene çalıyorduk ,gülüşüp bişeyler yiyor,bebeleri nasıl büyüteceğimizi hayal ediyorduk. 
12 günlük tanışıklık yıllara bedeldi bunu biliyordum,hala görüştüğümüz o iki arkadaşımla, yıllar sonra da görüşeceğimizi tahmin ediyorum.

Demem o ki, keşke bebeler aceleci olmayıp bizi korkutmasalar ve hastanelere gerek kalmasa ama her anne böyle bir ortamı yaşayabilse ilk birkaç hafta,mümkünse ev ortamında. 

Çünkü kadınlar yarışmayıp,birbirlerine destek olduklarında dünya çok daha güzel!

Kim bilir, belki bir gün?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder